-
1 yurt dışında
adv. abroad* * *abroad -
2 yurt dışı
-
3 yurt dışı
заграни́чный, зарубе́жныйyurt dışında — за грани́цей
-
4 abroad
yurt dışında -
5 за границей
yurt dışında,dışarıda -
6 abroad
adv. yurt dışında, dışarıda, gurbette, yurt dışına; her tarafa; etrafa* * *yurt dışında* * *[ə'bro:d]1) (in or to another country: He lived abroad for many years.) yurt dışına, yurt dışında2) (current; going around: There's a rumour abroad that she is leaving.) ortalıkta, herkesin ağzında -
7 Ausland
kein pl yurt dışı;ins \Ausland yurt dışına;im \Ausland yurt dışında;aus dem \Ausland yurt dışından -
8 außer
außer ['aʊsɐ]I präp1) ( räumlich)\außer Sicht sein görünürde olmamak;\außer Haus sein evde olmamak2) ( Zustand)\außer Betrieb sein bozuk olmak;\außer Gefahr sein tehlikeyi atlamış olmak;\außer Dienst sein emekli olmak;\außer Atem sein nefes nefese olmak;\außer sich sein vor -den kendini kaybetmek, ile kendinden geçmek3) ( ausgenommen) dışında, -den başka;alle \außer mir benden başka herkes;ich esse alles \außer Fisch balıktan başka her şeyi yerim\außer Landes yurt dışında\außer wenn şayet, eğer;ich komme, \außer wenn es regnet yağmur yağmazsa [o yağmadığı takdirde] gelirim -
9 граница
sınır* * *ж1) sınırгосуда́рственная грани́ца — devlet sınırı
перейти́ грани́цу — sınırı geçmek / aşmak
до определённой грани́цы — bir hadde kadar
не име́ть грани́ц — sonu sınırı olmamak
ра́дости её не́ было грани́ц — sevincine payan yoktu
••за грани́цей — yurt dışında, dışarıda
за грани́цу — yurt dışına, dışarıya
пое́здка за грани́цу — dış gezi
из-за грани́цы — yurt dışından, dışarıdan
-
10 საზღვარგარეთ
z.yurt dışı, yurt dışında -
11 in het buitenland
yabancı ülkede, yurt dışında -
12 უცხოეთში
z.yurt dışında -
13 Auslandsaufenthalt
yurt dışında kalma -
14 Auslandsdeutsche
ikametgâhı yurt dışında olan Alman -
15 dont
-
16 rappel
n m1 pour faire revenir birini geri çağırma2 d'un vaccin bir aşıyı yineleme3 pour faire se souvenir hatırlatma4 descente bir yamacı iplerle inmek5 rappel à l'ordre uyarmak -
17 dış
зуб (м)* * *1.1) вне́шняя / нару́жная сторона́ (чего-л.), вне́шний / нару́жный вид, вне́шность (чего-л.)dışı beyaz, içi sarı — снару́жи бе́лый, внутри́ жёлтый
bardağın dışı kirli — стака́н снару́жи гря́зный
bu evin içi dışından güzel — э́тот дом внутри́ краси́вее, чем снару́жи
2) разг. заграни́ца2.yurt dışına çıkanlar — отъезжа́ющие за грани́цу
1) вне́шний, нару́жныйdış görünüşte — по вне́шнему ви́ду, на вид
dış kapı — а) нару́жная дверь; б) пара́дная дверь (дома, квартиры)
dış karakol — воен. нару́жный пост
dış kulak — анат. нару́жное у́хо
dış mahalle — кра́йний кварта́л
dış taraf — вне́шняя сторона́
2) вне́шний, иностра́нный, зарубе́жныйdış siyaset — вне́шняя поли́тика
dış ülkeler — зарубе́жные стра́ны
3.dış yatırım — вне́шние капиталовложе́ния, инвести́ция
-не, -внеakıl dışı — неразу́мный
edep dışı — неприли́чный, недозво́ленный
evlilik dışı — внебра́чный
kanun dışı etmek — поста́вить вне зако́на; объяви́ть вне зако́на
mantık dışı — нелоги́чный
4. в соч.mesai dışı çalıştırmak — заставля́ть рабо́тать сверхуро́чно
••dışı eli yakar, içi beni yakar — посл. не всё зо́лото, что блести́т; вне́шний вид обма́нчив
dış kapının dış mandalı — погов. седьма́я вода́ на киселе́
- dışında- iş hayatının dışında
- rekabetin dışında
- şehir dışında
- bunun dışında
- dışında kalmak
- dış kapak -
18 dış
1.1) вне́шняя (нару́жная) сторона́ (чего-л.), вне́шний (нару́жный) вид (чего-л.)dışı beyaz, içi sarı — снару́жи бе́лый, внутри́ жёлтый
dışına çıkmak — а) вы́йти за ра́мки чего; б) вы́йти нару́жу
yetkisinin dışma çıkmak — превыша́ть [свои́] полномо́чия
2) вне́шность, нару́жность (чего-л.)3) разг. заграни́цаdışa satım — э́кспорт, вы́воз
yurt dışına çıkanlar — отъезжа́ющие за грани́цу
2.1) вне́шний в разн. знач.; нару́жный; а) нару́жная дверь; б) пара́дная дверь (дома, квартиры)2) вне́шний, иностра́нныйdış memleketler — зарубе́жные стра́ны
dış siyaset — вне́шняя поли́тика
dış ti caret — вне́шняя торго́вля
dış yatırım — вне́шние капиталовложе́ния, инвести́ция
3.akıl dışı — неразу́мный
edep dışı — неприли́чный, недозво́ленный
evlilik dışı — внебра́чный
kanun dışı etmek — поста́вить вне зако́на, объяви́ть вне зако́на
mantık dışı — нелоги́чный
memleket dışı haklar — экстерриториа́льные права́, экстерриториа́льность
mesai dışı çalıştırmak — заставля́ть рабо́тать сверхуро́чно
◊
-ın dışında — а) вне (чего-л.); за, за преде́лами (чего-л.); б) за исключе́нием, кро́ме (кого-чего-л)◊
iş hayatının dışında — вне рабо́ты◊
rekabetin dışında — вне конкуре́нции◊
şehir dışında — за преде́лами го́рода, за го́родом -
19 Inland
Inland n <Inlands; o pl> yurt/ülke içi;im In- und Ausland yurt içinde ve dışında -
20 Inland
1) ( Gegensatz zu Ausland) yurt içi;im In- und Ausland yurt içinde ve dışında2) ( Gegensatz zu Küste) iç bölge
- 1
- 2
См. также в других словарях:
yurt dışı — sf. Yurt sınırları dışında olan … Çağatay Osmanlı Sözlük
Карс — У этого термина существуют и другие значения, см. Карс (значения). Город Карс тур. Kars … Википедия
kurtarımcı — is. Dil, gelenek, görenek ve çeşitli kültür değerleri bakımından bir birlik gösterdiği hâlde ana yurt dışında kalmış halkın yaşadığı toprakları ana yurt sınırları içine almak isteyen kimse, irredantist … Çağatay Osmanlı Sözlük
kurtarımcılık — is., ğı Dil, gelenek, görenek ve çeşitli kültür değerleri bakımından bir birlik gösterdiği hâlde ana yurt dışında kalmış halkın yaşadığı toprakları ana yurt sınırları içine almak düşüncesi, irredantizm … Çağatay Osmanlı Sözlük
kırmızı pasaport — is. Ülkesini yurt dışında temsil etmekle görevlendirilen kimselere belirli süreler için verilen pasaport … Çağatay Osmanlı Sözlük
ticaret ataşesi — is. Yurt dışında ticaret işleri ve hareketleriyle ilgilenmek üzere görevlendirilen memur, ticari ataşe … Çağatay Osmanlı Sözlük
dış — is. 1) Herhangi bir cisim veya alanın sınırları içinde bulunmayan yer, hariç, iç karşıtı Hafta sonunda şehrin dışına çıkıyoruz. Şehrin artık dışındayız. Bostanlar, bağlar, sürülmüş tarlalar. A. Haşim 2) Bir konunun kapsamına girmeyen şey 3)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ana — is. 1) Çocuğu olan kadın, anne Gözyaşları döken hanım herhâlde gelinin anası olacaktı. H. Taner 2) Yavrusu olan dişi hayvan 3) Dinî bakımdan aziz tanınan bazı kadınlara verilen saygı unvanı Fatma Anamız. Meryem Ana. 4) ünl. Yaşlı kadınlara… … Çağatay Osmanlı Sözlük
arama bülteni — is. Güvenlik güçleri tarafından yurt içinde ve dışında, kayıp kişi veya eşyaların bulunabilmesi için yayımlanan bülten … Çağatay Osmanlı Sözlük
el — 1. is., anat. 1) Kolun bilekten parmak uçlarına kadar olan, tutmaya ve iş yapmaya yarayan bölümü El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk. Z. O. Saba 2) Sahiplik, mülkiyet Elden çıkarmak. Elimdeki bütün parayı… … Çağatay Osmanlı Sözlük